İSTİKLAL MARŞI VE AÇIKLAMASI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim, milletimindir ancak.
Mehmet Akif, Türk milletine cesaret ve tahammül aşılamak için ve onda bulunan duyguları harekete geçirmek için, şiirine korkma sözüyle başlıyor. Bayrak bir milletin geleceğinin ve bağımsızlığının sembolüdür. Bayrağın sönmesi Türk milletinin istiklalini kaybetmesidir. Şair ülkemizde tek bir insan kalana kadar bu vatanı savunacağımızı belirtiyor. O halde en son Türk bireyi son nefesini vermeden Türk istiklal ve bağımsızlığını yok etmek, Türk bayrağını söndürmek mümkün değildir. Zira bayrağımız milletimizin yıldızıdır. Bayrağın kaderi ile milletimizin kaderi birbirine bağlıdır. Bayrak bizimdir, biz yaşadıkça onu elimizden kimse alamaz.Türk milletinin bütün fertlerini öldürmedikçe bağımsızlığını kimse yok edemez.
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, Hak’a tapan milletimin istiklal!
Şair, ikinci kıtada bayrağımızın o zaman ki kırgın, küskün, öfkeli halini dile getiriyor. Türk vatanının bazı parçaları, işgal edilmiştir. Bu yüzden bazı bölgelerde bayraklarımız indirilmiş, yerine düşman bayrakları asılmıştır. Kaş çatmak, öfke halini ifade eder. Kaş ayrıca, edebiyatımızda hilale benzetilir. Sevgilinin kaşları daima hilal şeklinde gösterilmiştir. Bayraktaki hilal de tıpkı nazlı bir sevgilinin kaşı gibi çatılmıştır. Kahraman Türk milletini üzmektedir. Türkün beklediği, özlediği gülen bir bayraktır.Türk bayrağının gülmesi göklerde dalgalanmasıdır. Bir aşığın sevgilisinden güler yüz beklemesi gibi bağımsızlığa aşık Türk milleti de özgürlüğün sembolü olan bayraktan gülmesini beklemektedir. Bu milletimizin en doğal hakkıdır. Çünkü, Türkler bağımsızlıkları ve bayrakları uğruna pek çok kan dökmüşlerdir. Bu kanları bayrağa helal etmeleri için onun da nazlanmayı bırakıp, göklerde dalgalanması gerekir. Türk milleti daima Allah’a inandığı için özgürlük onun hakkıdır.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaştım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarim.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Şair “ben” diyor.(Ancak kastettiği mana aslında bizdir Türk milleti adına konuşmaktadır) Türk milleti ezelden beri hür yaşamıştır,hür yaşayacaktır. Onun özgürlüğünü elinden almak isteyen ancak çıldırmış olmalı,zira böyle bir harekete kalkışanlar ağır bir şekilde cezalandırılır. Türk milleti bağımsızlığı uğrunda önüne çıkacak her engeli aşacak güçtedir. O; böylesine yüce bir amaç için dağları delecek, enginlere sığmayıp,denizleri taşıracaktır güçtedir.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
Bu kıtada şair vatanımızı istilaya kalkışan Avrupalılara meydan okuyor. 20. asrın başında Avrupa medeniyeti 19.yy. deki görkeminden oldukça uzaktır. O sebeple şair batıyı tek dişi kalmış canavara benzetiyor. Ancak Avrupa mevcut teknik imkanlarını seferber ederek topuyla, tüfeğiyle, tankıyla bizi yok etmeye çalışmaktadır. Mehmetçik ise bu güce topla, tüfekle, mızrakla, kılıçla cevap vermeye çalışmaktadır. Avrupalı kendini çelik zırhla korurken Mehmetçik ona iman dolu altın göğsüyle karşılık vermektedir.
Arkadaş! Yurdumu alçakları uğratma, sakin.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Şair kahraman Türk askerine hitap ediyor. Türk yurdunu alçakları uğratmaması için gerekirse canini feda etmesini öneriyor. Şehit gövdelerinin meydana getireceği siperler düşmana mani olacaktır. Mehmet Akif düşmanın çok kısa bir süre içinde bu hayasızca akına son vereceği Allah’ın Türk milletine Kuran-Kerimde vaat ettiği zafer gününün yarından bile daha yakın bir zamanda doğacağına inanmaktadır.
Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Şair Türk ordusuna vatanin kutsallığını hatırlatıyor. Toprak ile vatan arasında büyük bir fark vardır. Toprağı vatan haline getiren onu elde etmek ve korumak için savaşan fertlerin varlığıdır. Kısacası sıradan bir toprak büyük bir değer taşımaz; ama vatan toprağı uğrunda şehit olan atalarımızın o topraktaki mezarlarıdır. Bu kutsal vatani dünyalara değişmeyiz. Toprak dünyanın her yerinde bulunur. Ancak atalarımızın kanlarıyla sulanan topraklar vatanimiz üzerindedir.
Kim bu cennet vatanının uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsında Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Bu vatan cennet kadar kıymetlidir. Şehit olanların ruhu dini inanışımıza göre doğrudan doğruya cennete gider. Şehitlerimiz bu vatan toprağında yattığı için cennetten farksızdır. Bir avuç toprağı sıksak şehitler fışkıracak sanırız. Canımızdan çok sevdiğimiz insanları varımızı yoğumuzu Allah alsında yalnız yaşadığımız sürece bizi vatanımızdan ayrı düşürmesin.
Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
Allah’a şair hitap ediyor. Mehmet Akif’in Allah’tan tek dileği ibadet yerlerinin göğsüne düşman elinin değmemesidir. Camilerimizden okunan ezanlar sonsuza kadar Türk yurdunun üstünde inlemelidir. Çünkü bu ezanlar dinimizin temelidir.
O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşim,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Ezan sesleri yurdumuzun üstünde inledikçe şehitlerimizin de ruhları şad olacaktır. Ezan sesi sadece yaşayanlara değil, ölülere hatta onların mezar taşlarına bile tesir eden yüce bir anlam taşır. Şehit atalarımızın her şeyden arınmış ruhları yerden fışkıracak, ezan sesiyle ayağa kalkacak ve dışa yükselecektir.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!
Şair zafer gününün heyecanını yaşıyor. Şanlı bayrağımız dalgalandıkça gökyüzünü şafakla yarış edercesine gökyüzünü kızıl renge boyamaktadır. Türk milleti yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur. Artık onun için yok olma korkusu kalmamıştır. Bayrağımız şehitlerimizin kanlarını hak etmiştir. Bağımsızlık Allah’a tapan ve doğruluktan ayırmayan Türk milletinin en doğal hakkıdir.
Mehmet Akif ERSOY
12 Haziran 2007 Salı
6.Sınıf Yerüstü ve Yeraltı Su Kaynakları
Yeraltı ve Yerüstü Su Kaynakları
Su Döngüsü
Yeryüzünün 3/4'ü sular tarafından kaplanmıştır. Milyonlarca yıldan beri bu miktar hemen hemen sabittir. Suyun tümü atmosfer, deniz ve okyanuslar ile karalarda dağılmış durumdadır. Karasal sistemlerde sular, göl, akarsu, yer altısuları ve küçük birikintilerde yer alır. Doğal dengenin korunabilmesi için bu suların devamlı yer değiştirmesi gerekmektedir. Suyun hava, kara ve sucul sistemlerde yer değiştirmesine su döngüsü (çevrimi) denir.
Yer Altı Suları
Yeryüzüne inen suların bir kısmı kumlu ve çakıllı katmanlardan geçerek daha alt kısımlardaki geçirimsiz killi tabakaların üzerinde birikir. Bu sulara yer altı suları denir. Yer altı suları bazen iç katmanlarda hareketsiz bir şekilde toplanır. Bazen de yer altında akarak yer altı nehirlerini oluşturur. Yer altı suları eğim koşulları ve akışın uygun olduğu zayıf yerlerden yeryüzüne çıkabilir. Yeryüzüne çıkan bu sulara kaynak suları denir. Yer altı suları yerkürenin iç katmanlarında bulunan ısı enerjisinin yeryüzüne taşınmasını da sağlar. Bu enerji de jeotermal enerjinin kaynağını oluşturur.
Yer altı suları en temiz sulardır. Buna karşılık baraj ve göllerde biriken suların içilebilir ve kullanılabilir olması için temizlenmesi gerekir. Bu nedenle, su şehir şebekesine ulaşıncaya kadar çeşitli işlemlerden geçirilir. Bunlar; dinlendirme, havalandırma, çöktürme, süzme ve mikroplardan arındırma işlemleridir.
Baraj ve göllerde biriken sular, ilk olarak dinlendirme havuzlarında toplanır. Burada su içinde bulunan katı maddelerin kendiliğinden çökelmesi sağlanır. Dinlendirilen su şelâle gibi bir setten akıtılarak suyun hava ve güneşle temas etmesi sağlanır. Böylece suda bulunan bazı mikroplar ölürken zararlı gazlar da ayrılır. Havalandırılmış su, çöktürme havuzlarına alınır. Suyun içerisine şap adı verilen kimyasal bir madde atılır. Böylece su içinde asılı bulunan küçük tanecikler çöktürülmüş olur. Çöktürme işleminden sonra su, çakıl, kum ve ince kum katmanlarından oluşan süzgeçlerden geçirilerek süzülür. Böylece suyun bulanıklığı giderilmiş olur.
Süzülen suya son işlem olarak çok az miktarda klor katılır. Klor zehirli bir gaz olup suyu mikroplardan arıtmak amacıyla kullanılır. Böylece su içilebilir ve kullanılabilir hâle gelir. Bu su depolarda toplanarak şehirlere gönderilir.
Yer Üstü Su Kaynakları:
Okyanus: Kıt’alar arasında büyük çukurları kaplayan geniş ve derin su kütlesi. Okyanuslar, yeryüzünün sularla kaplı olan geniş alanlarıdır. Dünya’nın %71’ini okyanuslar ve denizler kaplamıştır. Yeryüzünde üç okyanus vardır. Bunlar büyüklük sırasına göre şöyledir: Büyük Okyanus (Pasifik), Atlas Okyanusu (Atlantik), Hint Okyanusu. Kuzey ve Güney Amerika ile Asya ve Okyanusya kıt’aları arasında kalan alanda Büyük Okyanus yer alır. Afrika, Asya ve Okyanusya kıt’aları arasında kalan bölümde Hint Okyanusu bulunur. Kuzey ve Güney Amerika, Afrika ve Avrupa kıt’aları arasında da Atlas Okyanusu yer alır. Denizler, okyanusların kara içlerine sokulmuş kollarıdır. Okyanus ve deniz arasında genişlik ve derinlik bakımından farklılıklar vardır. Okyanuslar, denize göre daha geniş ve derindir. Bazı denizler birbirlerine ya da okyanuslara boğazlarla bağlanmıştır. Karalar arasında bulunan denizin daralmış kısımlarına “boğaz” denir. Örneğin; Çanakkale Boğazı, Marmara ve Ege Denizi’ni birbirine bağlar. Karaların bazı kesimlerinde denizler ve okyanuslar karalara doğru girintiler oluşturmuştur. Bu girintilerin büyüklerine “körfez” küçüklerine “koy” denir. Kıyılarımızda birçok körfez ve koy bulunur. Örneğin; Antalya Körfezi, Akdeniz üzerinde yer alan bir körfezdir. İç denizler; dar boğazlarla okyanusları birbirine bağlar. Örneğin; Marmara Denizi, bir iç denizdir. Karaların okyanusa ya da denize doğru sokulmuş, üç tarafı denizlerle çevrili kara parçalarına “yarımada” denir. Örneğin; Gelibolu Yarımadası, Ege Denizi üzerinde yer alan bir yarımadadır. Ada, etrafı sularla kaplı, kara parçasıdır. Örneğin; Kıbrıs Adası Akdeniz üzerinde bulanan bir adadır.
Deniz: Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbirleriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi. Denizler okyanuslardan, yüzölçümlerinin küçüklüğü, derinliklerinin azlığı, tuzluluk oranlarının değişkenliği, kıt’a sahanlığının çokluğu ve kıyılarını dövdüğü kıtalarla olan bağlantılarının çokluğuyla ayırt edilir.
Deniz suyu, genellikle litrede 35 g erimiş tuz içeren bir eriyiktir. Tuzluluk oranı, kutup bölgelerine yakın ya da çok sayıda akarsuyla beslenen denizlerde düşük, tropikal bölgelerde yer alan ya da kapalı olan denizlerde yüksektir. Deniz suyunda çok sayıda metal de eser miktarlarda bulunur. Güneş ışınlarından, rüzgârdan ve buharlaşmadan etkilenen yüzey sularında, çok büyük sıcaklık farklılıkları görülür. Deniz suyunun yoğunluğu (donma ve buz dağlarının oluşmasında önemli bir etkendir), tuz oranına, sıcaklığa ve basınca bağlıdır.
Göl: Kapalı havzalarda yer alan geniş, durgun su kütlesi.
Göller dünyanın her yerinde bulunur. Çoğunlukla ırmak boylarında, bol yağış alan bölgelerde ve denize yakın düzlüklerde bulunur.
Göllerin suları tatlı ya da tuzlu olabilir. Suyu tatlı olan göllere tatlı su gölleri, suyu tuzlu olan göllere ise tuzlu su gölleri denir. Tatlı su göllerinin sayısı tuzlu su göllerine göre daha fazladır. Tuzlu su gölleri genel olarak kurak bölgelerde oluşur. Kurak bölge göllerinin suları tuz ve alkali bileşikler bakımından zengindir.
Göller, çok çeşitli boyutlarda olabilir. Çoğunun yüzeyi 260 km2 ya da daha azdır. Yalnızca birkaçı bunun üzerine çıkar. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün alanı 3713 km2dir. Tuz Gölü de ikinci büyük gölümüzdür ve alanı 1500 km2dir.
Akarsu: Yerin altında ya da üstünde, kıyıları az çok belirgin bir yatak içinde akan su kütlesi. Günümüz coğrafî adlandırmalarında, akış hâlindeki her tür su akıntısı için akarsu anlamı kullanılsa da akarsuyu tanımlayan temel özellik suyun belli bir yatak içinde akıyor olmasıdır. Akış hâlindeki su kütlesini büyüklüğüne göre yapılan adlandırmalarda; küçük akarsulara dere, çay, su ya da öz; büyük akarsulara da ırmak adı verilir.
Yağmur ya da kar biçiminde yeryüzüne ulaşan suyun bir bölümü güneşin ve rüzgârın etkisiyle buharlaşarak yeniden atmosfere döner. Geri kalan suyun bir bölümü birleşerek dereleri ya da çayları oluştururken başka bir bölümü de toprağın altına sızar. Sızan suların çok büyük bir bölümü daha sonra kaynaklar hâlinde yeniden yeryüzüne çıkarak akar sulara karışır. Yağışsız mevsimlerde akarsuların kurumamasına yol açan, bu kaynak sularıdır. Kar ve buzlar da akarsuların beslenmesinde önemli rol oynar. Böylece dereler birleşerek, ırmakları oluşturur. Bir akarsuyun kat ettiği yola, akarsuyun çığırı denir. Bu yol boyunca akarsuya katılan dere ve çaylara da akarsuyun kolları adı verilir. Akaçlama havzası ya da havza anlamı, bir akarsuyun ve kollarının beslendiği, başka bir deyişle sularının topladığı alana verilen addır. Ayrıca jeomorfolojik süreçlerin en önemli etkenlerinden biri olan akarsular, yeryüzü şekillerinin oluşmasında temel rol oynar. Akarsuların aktığı yollar boyunca doğal şekiller oluşur. Şelâleler ve akarsu vadileri bunlardandır.
Yer Altı Su Kaynakları:
Artezyen Kuyusu: Yerin altında ya da üstünde, kıyıları az çok belirgin bir yatak içinde akan su kütlesi. Günümüz coğrafî adlandırmalarında, akış hâlindeki her tür su akıntısı için akarsu anlamı kullanılsa da akarsuyu tanımlayan temel özellik suyun belli bir yatak içinde akıyor olmasıdır. Akış hâlindeki su kütlesini büyüklüğüne göre yapılan adlandırmalarda; küçük akarsulara dere, çay, su ya da öz; büyük akarsulara da ırmak adı verilir.
Yağmur ya da kar biçiminde yeryüzüne ulaşan suyun bir bölümü güneşin ve rüzgârın etkisiyle buharlaşarak yeniden atmosfere döner. Geri kalan suyun bir bölümü birleşerek dereleri ya da çayları oluştururken başka bir bölümü de toprağın altına sızar. Sızan suların çok büyük bir bölümü daha sonra kaynaklar hâlinde yeniden yeryüzüne çıkarak akar sulara karışır. Yağışsız mevsimlerde akarsuların kurumamasına yol açan, bu kaynak sularıdır. Kar ve buzlar da akarsuların beslenmesinde önemli rol oynar. Böylece dereler birleşerek, ırmakları oluşturur. Bir akarsuyun kat ettiği yola, akarsuyun çığırı denir. Bu yol boyunca akarsuya katılan dere ve çaylara da akarsuyun kolları adı verilir. Akaçlama havzası ya da havza anlamı, bir akarsuyun ve kollarının beslendiği, başka bir deyişle sularının topladığı alana verilen addır. Ayrıca jeomorfolojik süreçlerin en önemli etkenlerinden biri olan akarsular, yeryüzü şekillerinin oluşmasında temel rol oynar. Akarsuların aktığı yollar boyunca doğal şekiller oluşur. Şelâleler ve akarsu vadileri bunlardandır.
Jeotermal Kaynak: Yer Kabuğunun derinliklerindeki ısı nedeniyle, sıcaklığı yüksek olan, diğer sulara göre daha fazla çözünmüş madde içren sıcak su, buhar ve gazlar jeotermal kaynak olarak adlandırılır.Jeotermal kaynaklar jeotermal enerji elde edilir.
Su Döngüsü
Yeryüzünün 3/4'ü sular tarafından kaplanmıştır. Milyonlarca yıldan beri bu miktar hemen hemen sabittir. Suyun tümü atmosfer, deniz ve okyanuslar ile karalarda dağılmış durumdadır. Karasal sistemlerde sular, göl, akarsu, yer altısuları ve küçük birikintilerde yer alır. Doğal dengenin korunabilmesi için bu suların devamlı yer değiştirmesi gerekmektedir. Suyun hava, kara ve sucul sistemlerde yer değiştirmesine su döngüsü (çevrimi) denir.
Yer Altı Suları
Yeryüzüne inen suların bir kısmı kumlu ve çakıllı katmanlardan geçerek daha alt kısımlardaki geçirimsiz killi tabakaların üzerinde birikir. Bu sulara yer altı suları denir. Yer altı suları bazen iç katmanlarda hareketsiz bir şekilde toplanır. Bazen de yer altında akarak yer altı nehirlerini oluşturur. Yer altı suları eğim koşulları ve akışın uygun olduğu zayıf yerlerden yeryüzüne çıkabilir. Yeryüzüne çıkan bu sulara kaynak suları denir. Yer altı suları yerkürenin iç katmanlarında bulunan ısı enerjisinin yeryüzüne taşınmasını da sağlar. Bu enerji de jeotermal enerjinin kaynağını oluşturur.
Yer altı suları en temiz sulardır. Buna karşılık baraj ve göllerde biriken suların içilebilir ve kullanılabilir olması için temizlenmesi gerekir. Bu nedenle, su şehir şebekesine ulaşıncaya kadar çeşitli işlemlerden geçirilir. Bunlar; dinlendirme, havalandırma, çöktürme, süzme ve mikroplardan arındırma işlemleridir.
Baraj ve göllerde biriken sular, ilk olarak dinlendirme havuzlarında toplanır. Burada su içinde bulunan katı maddelerin kendiliğinden çökelmesi sağlanır. Dinlendirilen su şelâle gibi bir setten akıtılarak suyun hava ve güneşle temas etmesi sağlanır. Böylece suda bulunan bazı mikroplar ölürken zararlı gazlar da ayrılır. Havalandırılmış su, çöktürme havuzlarına alınır. Suyun içerisine şap adı verilen kimyasal bir madde atılır. Böylece su içinde asılı bulunan küçük tanecikler çöktürülmüş olur. Çöktürme işleminden sonra su, çakıl, kum ve ince kum katmanlarından oluşan süzgeçlerden geçirilerek süzülür. Böylece suyun bulanıklığı giderilmiş olur.
Süzülen suya son işlem olarak çok az miktarda klor katılır. Klor zehirli bir gaz olup suyu mikroplardan arıtmak amacıyla kullanılır. Böylece su içilebilir ve kullanılabilir hâle gelir. Bu su depolarda toplanarak şehirlere gönderilir.
Yer Üstü Su Kaynakları:
Okyanus: Kıt’alar arasında büyük çukurları kaplayan geniş ve derin su kütlesi. Okyanuslar, yeryüzünün sularla kaplı olan geniş alanlarıdır. Dünya’nın %71’ini okyanuslar ve denizler kaplamıştır. Yeryüzünde üç okyanus vardır. Bunlar büyüklük sırasına göre şöyledir: Büyük Okyanus (Pasifik), Atlas Okyanusu (Atlantik), Hint Okyanusu. Kuzey ve Güney Amerika ile Asya ve Okyanusya kıt’aları arasında kalan alanda Büyük Okyanus yer alır. Afrika, Asya ve Okyanusya kıt’aları arasında kalan bölümde Hint Okyanusu bulunur. Kuzey ve Güney Amerika, Afrika ve Avrupa kıt’aları arasında da Atlas Okyanusu yer alır. Denizler, okyanusların kara içlerine sokulmuş kollarıdır. Okyanus ve deniz arasında genişlik ve derinlik bakımından farklılıklar vardır. Okyanuslar, denize göre daha geniş ve derindir. Bazı denizler birbirlerine ya da okyanuslara boğazlarla bağlanmıştır. Karalar arasında bulunan denizin daralmış kısımlarına “boğaz” denir. Örneğin; Çanakkale Boğazı, Marmara ve Ege Denizi’ni birbirine bağlar. Karaların bazı kesimlerinde denizler ve okyanuslar karalara doğru girintiler oluşturmuştur. Bu girintilerin büyüklerine “körfez” küçüklerine “koy” denir. Kıyılarımızda birçok körfez ve koy bulunur. Örneğin; Antalya Körfezi, Akdeniz üzerinde yer alan bir körfezdir. İç denizler; dar boğazlarla okyanusları birbirine bağlar. Örneğin; Marmara Denizi, bir iç denizdir. Karaların okyanusa ya da denize doğru sokulmuş, üç tarafı denizlerle çevrili kara parçalarına “yarımada” denir. Örneğin; Gelibolu Yarımadası, Ege Denizi üzerinde yer alan bir yarımadadır. Ada, etrafı sularla kaplı, kara parçasıdır. Örneğin; Kıbrıs Adası Akdeniz üzerinde bulanan bir adadır.
Deniz: Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbirleriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi. Denizler okyanuslardan, yüzölçümlerinin küçüklüğü, derinliklerinin azlığı, tuzluluk oranlarının değişkenliği, kıt’a sahanlığının çokluğu ve kıyılarını dövdüğü kıtalarla olan bağlantılarının çokluğuyla ayırt edilir.
Deniz suyu, genellikle litrede 35 g erimiş tuz içeren bir eriyiktir. Tuzluluk oranı, kutup bölgelerine yakın ya da çok sayıda akarsuyla beslenen denizlerde düşük, tropikal bölgelerde yer alan ya da kapalı olan denizlerde yüksektir. Deniz suyunda çok sayıda metal de eser miktarlarda bulunur. Güneş ışınlarından, rüzgârdan ve buharlaşmadan etkilenen yüzey sularında, çok büyük sıcaklık farklılıkları görülür. Deniz suyunun yoğunluğu (donma ve buz dağlarının oluşmasında önemli bir etkendir), tuz oranına, sıcaklığa ve basınca bağlıdır.
Göl: Kapalı havzalarda yer alan geniş, durgun su kütlesi.
Göller dünyanın her yerinde bulunur. Çoğunlukla ırmak boylarında, bol yağış alan bölgelerde ve denize yakın düzlüklerde bulunur.
Göllerin suları tatlı ya da tuzlu olabilir. Suyu tatlı olan göllere tatlı su gölleri, suyu tuzlu olan göllere ise tuzlu su gölleri denir. Tatlı su göllerinin sayısı tuzlu su göllerine göre daha fazladır. Tuzlu su gölleri genel olarak kurak bölgelerde oluşur. Kurak bölge göllerinin suları tuz ve alkali bileşikler bakımından zengindir.
Göller, çok çeşitli boyutlarda olabilir. Çoğunun yüzeyi 260 km2 ya da daha azdır. Yalnızca birkaçı bunun üzerine çıkar. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün alanı 3713 km2dir. Tuz Gölü de ikinci büyük gölümüzdür ve alanı 1500 km2dir.
Akarsu: Yerin altında ya da üstünde, kıyıları az çok belirgin bir yatak içinde akan su kütlesi. Günümüz coğrafî adlandırmalarında, akış hâlindeki her tür su akıntısı için akarsu anlamı kullanılsa da akarsuyu tanımlayan temel özellik suyun belli bir yatak içinde akıyor olmasıdır. Akış hâlindeki su kütlesini büyüklüğüne göre yapılan adlandırmalarda; küçük akarsulara dere, çay, su ya da öz; büyük akarsulara da ırmak adı verilir.
Yağmur ya da kar biçiminde yeryüzüne ulaşan suyun bir bölümü güneşin ve rüzgârın etkisiyle buharlaşarak yeniden atmosfere döner. Geri kalan suyun bir bölümü birleşerek dereleri ya da çayları oluştururken başka bir bölümü de toprağın altına sızar. Sızan suların çok büyük bir bölümü daha sonra kaynaklar hâlinde yeniden yeryüzüne çıkarak akar sulara karışır. Yağışsız mevsimlerde akarsuların kurumamasına yol açan, bu kaynak sularıdır. Kar ve buzlar da akarsuların beslenmesinde önemli rol oynar. Böylece dereler birleşerek, ırmakları oluşturur. Bir akarsuyun kat ettiği yola, akarsuyun çığırı denir. Bu yol boyunca akarsuya katılan dere ve çaylara da akarsuyun kolları adı verilir. Akaçlama havzası ya da havza anlamı, bir akarsuyun ve kollarının beslendiği, başka bir deyişle sularının topladığı alana verilen addır. Ayrıca jeomorfolojik süreçlerin en önemli etkenlerinden biri olan akarsular, yeryüzü şekillerinin oluşmasında temel rol oynar. Akarsuların aktığı yollar boyunca doğal şekiller oluşur. Şelâleler ve akarsu vadileri bunlardandır.
Yer Altı Su Kaynakları:
Artezyen Kuyusu: Yerin altında ya da üstünde, kıyıları az çok belirgin bir yatak içinde akan su kütlesi. Günümüz coğrafî adlandırmalarında, akış hâlindeki her tür su akıntısı için akarsu anlamı kullanılsa da akarsuyu tanımlayan temel özellik suyun belli bir yatak içinde akıyor olmasıdır. Akış hâlindeki su kütlesini büyüklüğüne göre yapılan adlandırmalarda; küçük akarsulara dere, çay, su ya da öz; büyük akarsulara da ırmak adı verilir.
Yağmur ya da kar biçiminde yeryüzüne ulaşan suyun bir bölümü güneşin ve rüzgârın etkisiyle buharlaşarak yeniden atmosfere döner. Geri kalan suyun bir bölümü birleşerek dereleri ya da çayları oluştururken başka bir bölümü de toprağın altına sızar. Sızan suların çok büyük bir bölümü daha sonra kaynaklar hâlinde yeniden yeryüzüne çıkarak akar sulara karışır. Yağışsız mevsimlerde akarsuların kurumamasına yol açan, bu kaynak sularıdır. Kar ve buzlar da akarsuların beslenmesinde önemli rol oynar. Böylece dereler birleşerek, ırmakları oluşturur. Bir akarsuyun kat ettiği yola, akarsuyun çığırı denir. Bu yol boyunca akarsuya katılan dere ve çaylara da akarsuyun kolları adı verilir. Akaçlama havzası ya da havza anlamı, bir akarsuyun ve kollarının beslendiği, başka bir deyişle sularının topladığı alana verilen addır. Ayrıca jeomorfolojik süreçlerin en önemli etkenlerinden biri olan akarsular, yeryüzü şekillerinin oluşmasında temel rol oynar. Akarsuların aktığı yollar boyunca doğal şekiller oluşur. Şelâleler ve akarsu vadileri bunlardandır.
Jeotermal Kaynak: Yer Kabuğunun derinliklerindeki ısı nedeniyle, sıcaklığı yüksek olan, diğer sulara göre daha fazla çözünmüş madde içren sıcak su, buhar ve gazlar jeotermal kaynak olarak adlandırılır.Jeotermal kaynaklar jeotermal enerji elde edilir.
8 Haziran 2007 Cuma
6.Sınıf 24 Oğuz Boyu (Sosyal Bilgiler)
Oguz Han'ın Ogulları ve Torunları
Neslimiz Oğuz Han’dan gelir. Oğuz Han'ın,
· Gün Han,
· Ay Han,
· Yıldız Han,
· Gök Han,
· Dağ Han,
· Deniz Han
adlı oğulları vardır. Her oğlunun da dört oğlu vardır.
Oğuz Hanın 24 torunundan ise 24 Oğuz boyu meydana gelmiştir. Bu boyların her birinin ayrı adı ve ünvanı vardır. Bütün dünyaya yayılan Oğuzlar bu 24 boya dayanmaktadırlar.
BOZOK Sağ Koldur
GÜN HAN Oğuzun en büyük oğlu olup, onun dört tane oğlu vardır.
Kayı, yani muhkem, kaya gibi sağlam. Bayat, yani devletli ve nimetli.Alaevli, (Alkaevli) yani her yerde yürürler, muvaffak olurlar.Karaevli, yani evleri kara.
AY HAN Oğuzun ikinci oğlu olup, onun dört tane oğlu vardır.
Yazır, yani bir çok yurt onundur.Düğer, yani toplanmak için bir yere gelirler.Dodurga, yani mülk tutmak ve elde etmek.Yaparlı.
YILDIZ HAN Oğuzun üçüncü oğlu olup, onun dört oğlu vardır.
Avşar, yani çevik ve ava hevesli.Kızık, yani güçlü, düzene sokmada ciddi.Beğdili, yani bey sözü gibi azizdir.Karkın, yani büyük aş verici ve doyurucu.
ÜÇ OK Sol Koldur.
GÖK HAN Oğuzun dördüncü oğlu olup onun dört oğlu vardır.
Bayındır. Yani her zaman zengin ve nimetli.Beçene yani iyi çalışır.Çavuldur yani namuslu ve uzaklara adı yayılan.Çepni yani nerede yağı görse hemen elde eder.
DAĞ HAN Oğuzun beşinci oğlu olup, onun dört oğlu vardır.
Salur yani sal, ur sözünden gelip nereye varsa kılıç ve çomağı üstün gelir demektir.Eymür yani sayısız evli ve zengin.Alayuntlu yani kısrakları ala ve ey atlı.Üregir yani her zaman iyilik edici ve faydalı.
DENİZ HAN Oğuzun altıncı oğlu olup, onun dört oğlu vardır.
Iğdir yani iyilik, bütünlük, yiğitlik.Büğdüz yani herkese hürmet ve izzet ikram eder.Yıva yani mertebesi hepsinden üstün.Kınık yani her yerde herkesten aziz.
Neslimiz Oğuz Han’dan gelir. Oğuz Han'ın,
· Gün Han,
· Ay Han,
· Yıldız Han,
· Gök Han,
· Dağ Han,
· Deniz Han
adlı oğulları vardır. Her oğlunun da dört oğlu vardır.
Oğuz Hanın 24 torunundan ise 24 Oğuz boyu meydana gelmiştir. Bu boyların her birinin ayrı adı ve ünvanı vardır. Bütün dünyaya yayılan Oğuzlar bu 24 boya dayanmaktadırlar.
BOZOK Sağ Koldur
GÜN HAN Oğuzun en büyük oğlu olup, onun dört tane oğlu vardır.
Kayı, yani muhkem, kaya gibi sağlam. Bayat, yani devletli ve nimetli.Alaevli, (Alkaevli) yani her yerde yürürler, muvaffak olurlar.Karaevli, yani evleri kara.
AY HAN Oğuzun ikinci oğlu olup, onun dört tane oğlu vardır.
Yazır, yani bir çok yurt onundur.Düğer, yani toplanmak için bir yere gelirler.Dodurga, yani mülk tutmak ve elde etmek.Yaparlı.
YILDIZ HAN Oğuzun üçüncü oğlu olup, onun dört oğlu vardır.
Avşar, yani çevik ve ava hevesli.Kızık, yani güçlü, düzene sokmada ciddi.Beğdili, yani bey sözü gibi azizdir.Karkın, yani büyük aş verici ve doyurucu.
ÜÇ OK Sol Koldur.
GÖK HAN Oğuzun dördüncü oğlu olup onun dört oğlu vardır.
Bayındır. Yani her zaman zengin ve nimetli.Beçene yani iyi çalışır.Çavuldur yani namuslu ve uzaklara adı yayılan.Çepni yani nerede yağı görse hemen elde eder.
DAĞ HAN Oğuzun beşinci oğlu olup, onun dört oğlu vardır.
Salur yani sal, ur sözünden gelip nereye varsa kılıç ve çomağı üstün gelir demektir.Eymür yani sayısız evli ve zengin.Alayuntlu yani kısrakları ala ve ey atlı.Üregir yani her zaman iyilik edici ve faydalı.
DENİZ HAN Oğuzun altıncı oğlu olup, onun dört oğlu vardır.
Iğdir yani iyilik, bütünlük, yiğitlik.Büğdüz yani herkese hürmet ve izzet ikram eder.Yıva yani mertebesi hepsinden üstün.Kınık yani her yerde herkesten aziz.
6.Sınıf Türk Kara Kuvvetleri
Türk Kara Kuvvetleri
TSK'ın (Türk Silahlı Kuvvetleri)en büyük kuvvet komutanlığı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı birimleri şöyledir:
· Karargah
· 1. Ordu Komutanlığı
· 2. Ordu Komutanlığı
· 3. Ordu Komutanlığı
· Ege Ordu Komutanlığı
· Lojistik Komutanlığı
· Eğitim ve Doktrin Komutanlıkları
karargahları, birlikleri, Kara Harp Okulları, sınıf okulları, eğitim merkezleri, lojistik birlikleri Küçükten Büyüge Doğru Askeri Birlikleri : Tim - Manga - Takım - Bölük - Tabur - Alay - Tugay - Tümen - Kolordu - Ordu. şeklindedir.
Kuvvet Yapısı [değiştir]
· 4 Ordu
· 10 Kolordu
· 2 Mekanize Piyade Tümeni
· 2 Mekanize Piyade Tümen Karargahı
· 1 Piyade Tümeni ve 1 Eğitim Tümeni
· 14 Mekanize Piyade Tugayı
· 14 Zırhlı Tugay
· 12 Piyade / İç Güvenlik Tugayı
· 5 Komando Tugayı
· 5 Eğitim Tugayı
Silahlar: Tank ,Top,Obüs, Havan , Zırhlı Muharebe Aracı , Zırhlı Personel Taşıyıcı Tanksavar, Uçaksavar, uçak, helikopter, Mayın , Hafif Piyade Silahları ve bunların ekipmanları.
Sınıflar [değiştir]
Muharip sınıflar: Savaşmak veya savaşanları desteklemekle ilgilidir. Piyade: Savaşçı temel birlik.
Tank: Zırhlı savaş aracı. TSK'nın mevcut tank ve diğer paletli zırhlılar dahil 16.000 adet paletli savaş zırhlısı vardır.Yeni ihalelerle birlikte sayının 23.000'e çıkarılması planlanmaktadır.
Topçu: Kara ve hava savunmasında kullanılan obüs topları.
İstihkam: Kazı işleri, yapı işleri.
Muhabere: Haberleşme, telefon, telsiz vb.
Yardımcı sınıflar: Muharip sınıfları desteklemekle görevlidir.
Personel: Personel özlük işleri.
Ulaştırma: Her çeşit oto, minibüs, cip, ağır araç.
Levazım: Giyecek, yiyecek işleri ve şehit naaşları ile ilgilenilmesi.
Sıhhiye: Sağlık ve tedavi.
Veteriner: Hayvanların bakım ve tedavisi.
Askeri inzibat: Askerlerin sivilde kontrolu.
Hava Savunma : Uçaksavar birlikleri 35 mm Oerlikon, Stinger Füzesi
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Tarihi
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti 7 cephede savaşa 2.850.000 kişiyi silah altına alarak girdi. Bu ordu 70 piyade, 2 süvari tümeninden oluşan 24 kolordulu 9 ordu birliğiydi. Çanakkale destanıyla tarihe geçen ordu Mondros'tan sonra zorunlu terhislerle 50.000 kişiye inmişti. Osmanlı'nın bu son ordusu ile Kurtuluş Savaşı milis ve gönüllülerinden oluşan Kuvayı Milliye KKK'nın temelidir. Kurtuluş sırasında kara kuvvetleri 9 kolordu halinde örgütlendi. 20 piyade tümeni, 1 süvari tümeni, 2 süvari grubu, 1 süvari tugayı.
Ağustos 1922'de kuvvetler 200.000 kişiydi. Batı, Doğu, Güney cephelerinde savaştı. Zaferleri Batı cephesinde 1. İnönü Meydan Muharebesi ve 2. İnönü Meydan Muharebesi , Dumlupınar, Aslıhanlar, Kütahya, Eskişehir, Sakarya, Büyük Taarruz, Başkomutanlık Meydan Muharebesi.
1950'de Türkiye'nin Kore Savaşı'na katılmasıyla kara kuvvetlerinden 4500 kişilik bir tugay Kore Türk Tugayı adıyla Kore'ye gitti. Savaş 3 yıl sürdü, 790 Türk askeri şehit oldu.
1952'de NATO'ya giren Türkiye, ordusunu modern silahlarla donattı. Kara Kuvvetleri son olarak 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'nı yaptı.
TSK'ın (Türk Silahlı Kuvvetleri)en büyük kuvvet komutanlığı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı birimleri şöyledir:
· Karargah
· 1. Ordu Komutanlığı
· 2. Ordu Komutanlığı
· 3. Ordu Komutanlığı
· Ege Ordu Komutanlığı
· Lojistik Komutanlığı
· Eğitim ve Doktrin Komutanlıkları
karargahları, birlikleri, Kara Harp Okulları, sınıf okulları, eğitim merkezleri, lojistik birlikleri Küçükten Büyüge Doğru Askeri Birlikleri : Tim - Manga - Takım - Bölük - Tabur - Alay - Tugay - Tümen - Kolordu - Ordu. şeklindedir.
Kuvvet Yapısı [değiştir]
· 4 Ordu
· 10 Kolordu
· 2 Mekanize Piyade Tümeni
· 2 Mekanize Piyade Tümen Karargahı
· 1 Piyade Tümeni ve 1 Eğitim Tümeni
· 14 Mekanize Piyade Tugayı
· 14 Zırhlı Tugay
· 12 Piyade / İç Güvenlik Tugayı
· 5 Komando Tugayı
· 5 Eğitim Tugayı
Silahlar: Tank ,Top,Obüs, Havan , Zırhlı Muharebe Aracı , Zırhlı Personel Taşıyıcı Tanksavar, Uçaksavar, uçak, helikopter, Mayın , Hafif Piyade Silahları ve bunların ekipmanları.
Sınıflar [değiştir]
Muharip sınıflar: Savaşmak veya savaşanları desteklemekle ilgilidir. Piyade: Savaşçı temel birlik.
Tank: Zırhlı savaş aracı. TSK'nın mevcut tank ve diğer paletli zırhlılar dahil 16.000 adet paletli savaş zırhlısı vardır.Yeni ihalelerle birlikte sayının 23.000'e çıkarılması planlanmaktadır.
Topçu: Kara ve hava savunmasında kullanılan obüs topları.
İstihkam: Kazı işleri, yapı işleri.
Muhabere: Haberleşme, telefon, telsiz vb.
Yardımcı sınıflar: Muharip sınıfları desteklemekle görevlidir.
Personel: Personel özlük işleri.
Ulaştırma: Her çeşit oto, minibüs, cip, ağır araç.
Levazım: Giyecek, yiyecek işleri ve şehit naaşları ile ilgilenilmesi.
Sıhhiye: Sağlık ve tedavi.
Veteriner: Hayvanların bakım ve tedavisi.
Askeri inzibat: Askerlerin sivilde kontrolu.
Hava Savunma : Uçaksavar birlikleri 35 mm Oerlikon, Stinger Füzesi
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Tarihi
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti 7 cephede savaşa 2.850.000 kişiyi silah altına alarak girdi. Bu ordu 70 piyade, 2 süvari tümeninden oluşan 24 kolordulu 9 ordu birliğiydi. Çanakkale destanıyla tarihe geçen ordu Mondros'tan sonra zorunlu terhislerle 50.000 kişiye inmişti. Osmanlı'nın bu son ordusu ile Kurtuluş Savaşı milis ve gönüllülerinden oluşan Kuvayı Milliye KKK'nın temelidir. Kurtuluş sırasında kara kuvvetleri 9 kolordu halinde örgütlendi. 20 piyade tümeni, 1 süvari tümeni, 2 süvari grubu, 1 süvari tugayı.
Ağustos 1922'de kuvvetler 200.000 kişiydi. Batı, Doğu, Güney cephelerinde savaştı. Zaferleri Batı cephesinde 1. İnönü Meydan Muharebesi ve 2. İnönü Meydan Muharebesi , Dumlupınar, Aslıhanlar, Kütahya, Eskişehir, Sakarya, Büyük Taarruz, Başkomutanlık Meydan Muharebesi.
1950'de Türkiye'nin Kore Savaşı'na katılmasıyla kara kuvvetlerinden 4500 kişilik bir tugay Kore Türk Tugayı adıyla Kore'ye gitti. Savaş 3 yıl sürdü, 790 Türk askeri şehit oldu.
1952'de NATO'ya giren Türkiye, ordusunu modern silahlarla donattı. Kara Kuvvetleri son olarak 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'nı yaptı.
6.Sınıf Sigaranın Zararları
SİGARANIN ZARARLARI
Sigara niçin zararlıdır ve nasıl kansere yol açar:
Sigara dumanında nikotin, katran ve zehirli gazlar bulunmaktadır. Katran içerisinde yaklaşık olarak 4000 kimyasal bileşik bulunur. Bunlardan da çoğu toksiktir yani zehirlidir ve bugün için 43 tanesinin kansere yol açtığı bilinmektedir. Dumanda bulunan zehirli gazlar ise nitrojen oksit ve ekzos gazı olarak da bilinen karbon monoksittir. Özellikle karbon monoksit kanın oksijen taşıma yeteneğini azaltır. Nikotin ise bağımlılık yapar. Nikotin aslında bir zehirdir .Yüksek dozda alındığında insanı öldürebilir. Kan basıncını yani tansiyonu ve kalp hızını arttırır. Karbonmonoksit ile birlikte kalp ve beyin damarlarının hastalıklarına yol açar. Sigara başta akciğer kanseri olmak üzere çok çeşitli organları da etkileyerek kanser gelişimine yol açar sigara kullanımının yol açtığı kanser türlerini şu şekilde sıralayabiliriz:Sigaranın neden olduğu kanser türleri:-Akciğer kanseri-Ağız, dudak, dil kanseri-Gırtlak kanseri-Pankreas kanseri-Böbrek kanseri-Mesane kanseri-Rahim ağzı kanseri-Penis kanseri
Kişiyi sigara içmeye yönelten pek çok neden vardır. Anne babanın, büyük kardeşlerin, okulun, yaşın, sosyal durumun bu konuda ki rolleri önemlidir. Sigara alışkanlığının kazanılmasında diğer suçlu ise nikotindir. Nikotin keyif merkezlerini uyarır, uyanıklığı ve performansı arttırır. Aslında daha önce de belirttiğimiz gibi bir zehirdir, yüksek dozlarda insanı öldürebilir. Ancak sigara içimi esnasında küçük dozlarda alındığından süratle kan yoluyla beyne ulaşarak keyif merkezlerini uyarır ,uyanıklığı ve performansı arttırır. Bu nedenle kişide devamlı sigara içme isteği uyanır ve belli bir kan nikotin seviyesine ulaşılana kadar içilen sigara sayısı arttırılır. Alınmadığı zaman ise kesilme belirtileri oluşturarak sinirlilik, huzursuzluk, konsantrasyon ve uyku bozukluğu baş ağrısı, yorgunluk iştah artışı ve strese yol açar. Sigara bağımlılığı hem fiziksel hem de bu işlem bir alışkanlık ve davranış biçimi olduğu için psikolojiktir.Sigara dumanındaki maddeler insan organizmasını etkileyerek kanser dışında da pek çok hastalık ve bozukluğa da yol açarlar Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
-Sindirim sistemine etkisi:(Gastrit ve ülser oluşumu)-Solunum sistemine etkisi:-Akut ve kronik bronşit.-Astım-Atelektazi-Amfizem-Solunum güçlüğü-Kan damarlarına etkisi:-Büzüşme-Damar cidarı değişiklikleri ve tıkanıklık· Beyin Damarlarında (Koma ,Felç,Bunama)· Kalp Damarlarında (Kalp Krizi)· Uç damarlarda (Gangren)· Böbrek damarlarında (Böbrek yetmezliği,Üremi,Yüksek Tansiyon)· Büyük Damarlar (Yüksek Tansiyon,Kalp Yetmezliği)
-Hamilelerde Etkisi:-Ceninde gelişme bozukluğu,anomaliler-Düşük-Erken doğum-Ölü doğum-Düşük doğum ağırlığı-Doğumdan sonra ani bebek ölümleri-Çocuğun uyumsuz veya hiperaktif olması-Çocukta kişilik ve konsantrasyon bozuklukları,-Kadınlarda Etkisi:-Sigara içen ve doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda kalp krizi(10 misli),beyin kanaması ve bacaklarda tromboflebit riski önemli ölçüde artmaktadır.-Erken Menopoz-Kısırlık-Erkeklerde etkisi:-Cinsel güçsüzlük, kısırlık-Genel Etkisi:-Ciltte erken kırışma-Kötü nefes kokusu-Dişler ve tırnaklarda renk değişikliği-Koku ve tat alma duyusunda azalma-Katarakt-Sosyal soyutlanmaŞİMDİ SİGARA İLE İLGİLİ BAZI SORULARI CEVAPLAYALIM:-Mentollü ya da hafif sigaralar daha mı az zararlıdır?
-Hayır. Bu tip sigaralardan daha sık ve derin nefes çekilerek aynı zararlı etkilere maruz kalınır. Aynı zararlı bileşikler bu sigaralarda da mevcuttur.
-Sigar, puro ve pipo içmek daha mı az zararlıdır?
-Hayır. Kanser yapıcı maddelerin çoğu bunların tütününde de mevcuttur. Ayrıca bunların kullanımı ile dudak, dil, ağız ve gırtlak kanserlerinin 5-10 misli daha arttığı gösterilmiştir.
-Tütün çiğnemek zararlımıdır?
-Evet. Sigara içmenin tüm zararları, tütün çiğneyerek de ortaya çıkar. Bunlarda dudak, diş eti, gırtlak ve yemek borusu kanseri daha sık olarak görülür.
-Filtre ya da ağızlık riski azaltır mı?
-Hayır. Bunlar zehirli gazların ya da kanserojen maddelerin alınmasını engelleyemezler.
-Uzun yıllar sigara içen bir insanın sigarayı bırakmasının faydası olur mu?
-Evet. Gerçi sigaranın zararları daha ilk dumanın çekilişi ile başlamasına rağmen hiç bir zaman geç kalınmış sayılmaz.
Sigara bırakıldığında vücutta başlıca şu değişiklikler olur:
-20 dk. sonra tansiyon normale döner.-8 saat sonra Karbonmonoksit yani ekzos gazı seviyesi normale düşer.-24 saat sonra kalp krizi riski düşmeye başlar-48 saat sonra nikotin artık vücutta saptanmaz tat ve koku almaduygusu artmıştır.-72 saat sonra solunum yolları gevşediği için nefes almakkolaylaşır,vücut enerjisi artar.-2 hafta ile 3 ay sonra dolaşım düzelir yürümek kolaylaşır.-3-9 ayda öksürük ve nefes darlığı düzelir,akciğer işlevi %5-10 oranında artar.-5. Yılda kalp krizi riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner -10.yılda akciğer kanseri riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner .Kalp krizi riski hiç sigara içmemiş biri ile eşit olur.
Sonuç olarak önerilerimizi şu şekilde sıralayabiliriz:
-Zararı kesinlikle ispatlanmış olan sigara ve benzeri ürünlerin kullanımı mutlaka terk edilmelidir. Sigara ne kadar erken bırakılırsa kişiye verdiği zarar daha az olacaktır.-Sigarayı bırakmak zor değildir. Sağlık merkezimizden yapılan akupunktur ve aşı sayesinde sigaradan uzaklaşmanız kolaylaşır. Aşının amacı vücutta birikmiş olan nikotin daha erken atılmasını sağlamak amacını taşımaktadır. Sigara bırakmak için size verilmiş olan damlayı günde dört kez 5-10 damla almanız gerekmektedir. Canınız çekilmez düzeyde sigara istediği takdirde 5 damla dilinize dökerek alabilirsiniz. Tabii her şeyden önemlisi bunu gerçekten istemektir. Günümüzde nikotin sakızları veya vücuda yapıştırılan bantlar nikotin kesilme belirtilerini azaltarak sigaranın bırakılmasını kolaylaştırmaktadır.-En önemlisi sigaraya hiç başlanılmamasıdır. Sigara kullanımı 10-18 yaşları arasında özenti ile başlamaktadır. Buna mani olunmalı, aile içinde ,okulda veya yapılan eğitim çalışmaları ile çocuklar ve gençler bu konuda bilinçlendirilmelidir.-Sigara dumanından pasif etkilenme nedeniyle, sigara içmeyenleri korumak amacıyla kapalı yerlerde sigara içilmemelidir.
SiGARANIN ZARARLARI
Sigara niçin zararlıdır ve nasıl kansere yol açar:
Sigara dumanında nikotin, katran ve zehirli gazlar bulunmaktadır. Katran içerisinde yaklaşık olarak 4000 kimyasal bileşik bulunur. Bunlardan da çoğu toksiktir yani zehirlidir ve bugün için 43 tanesinin kansere yol açtığı bilinmektedir. Dumanda bulunan zehirli gazlar ise nitrojen oksit ve ekzos gazı olarak da bilinen karbon monoksittir. Özellikle karbon monoksit kanın oksijen taşıma yeteneğini azaltır. Nikotin ise bağımlılık yapar. Nikotin aslında bir zehirdir .Yüksek dozda alındığında insanı öldürebilir. Kan basıncını yani tansiyonu ve kalp hızını arttırır. Karbonmonoksit ile birlikte kalp ve beyin damarlarının hastalıklarına yol açar. Sigara başta akciğer kanseri olmak üzere çok çeşitli organları da etkileyerek kanser gelişimine yol açar sigara kullanımının yol açtığı kanser türlerini şu şekilde sıralayabiliriz:Sigaranın neden olduğu kanser türleri:-Akciğer kanseri-Ağız, dudak, dil kanseri-Gırtlak kanseri-Pankreas kanseri-Böbrek kanseri-Mesane kanseri-Rahim ağzı kanseri-Penis kanseri
Kişiyi sigara içmeye yönelten pek çok neden vardır. Anne babanın, büyük kardeşlerin, okulun, yaşın, sosyal durumun bu konuda ki rolleri önemlidir. Sigara alışkanlığının kazanılmasında diğer suçlu ise nikotindir. Nikotin keyif merkezlerini uyarır, uyanıklığı ve performansı arttırır. Aslında daha önce de belirttiğimiz gibi bir zehirdir, yüksek dozlarda insanı öldürebilir. Ancak sigara içimi esnasında küçük dozlarda alındığından süratle kan yoluyla beyne ulaşarak keyif merkezlerini uyarır ,uyanıklığı ve performansı arttırır. Bu nedenle kişide devamlı sigara içme isteği uyanır ve belli bir kan nikotin seviyesine ulaşılana kadar içilen sigara sayısı arttırılır. Alınmadığı zaman ise kesilme belirtileri oluşturarak sinirlilik, huzursuzluk, konsantrasyon ve uyku bozukluğu baş ağrısı, yorgunluk iştah artışı ve strese yol açar. Sigara bağımlılığı hem fiziksel hem de bu işlem bir alışkanlık ve davranış biçimi olduğu için psikolojiktir.Sigara dumanındaki maddeler insan organizmasını etkileyerek kanser dışında da pek çok hastalık ve bozukluğa da yol açarlar Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
-Sindirim sistemine etkisi:(Gastrit ve ülser oluşumu)-Solunum sistemine etkisi:-Akut ve kronik bronşit.-Astım-Atelektazi-Amfizem-Solunum güçlüğü-Kan damarlarına etkisi:-Büzüşme-Damar cidarı değişiklikleri ve tıkanıklık· Beyin Damarlarında (Koma ,Felç,Bunama)· Kalp Damarlarında (Kalp Krizi)· Uç damarlarda (Gangren)· Böbrek damarlarında (Böbrek yetmezliği,Üremi,Yüksek Tansiyon)· Büyük Damarlar (Yüksek Tansiyon,Kalp Yetmezliği)
-Hamilelerde Etkisi:-Ceninde gelişme bozukluğu,anomaliler-Düşük-Erken doğum-Ölü doğum-Düşük doğum ağırlığı-Doğumdan sonra ani bebek ölümleri-Çocuğun uyumsuz veya hiperaktif olması-Çocukta kişilik ve konsantrasyon bozuklukları,-Kadınlarda Etkisi:-Sigara içen ve doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda kalp krizi(10 misli),beyin kanaması ve bacaklarda tromboflebit riski önemli ölçüde artmaktadır.-Erken Menopoz-Kısırlık-Erkeklerde etkisi:-Cinsel güçsüzlük, kısırlık-Genel Etkisi:-Ciltte erken kırışma-Kötü nefes kokusu-Dişler ve tırnaklarda renk değişikliği-Koku ve tat alma duyusunda azalma-Katarakt-Sosyal soyutlanmaŞİMDİ SİGARA İLE İLGİLİ BAZI SORULARI CEVAPLAYALIM:-Mentollü ya da hafif sigaralar daha mı az zararlıdır?
-Hayır. Bu tip sigaralardan daha sık ve derin nefes çekilerek aynı zararlı etkilere maruz kalınır. Aynı zararlı bileşikler bu sigaralarda da mevcuttur.
-Sigar, puro ve pipo içmek daha mı az zararlıdır?
-Hayır. Kanser yapıcı maddelerin çoğu bunların tütününde de mevcuttur. Ayrıca bunların kullanımı ile dudak, dil, ağız ve gırtlak kanserlerinin 5-10 misli daha arttığı gösterilmiştir.
-Tütün çiğnemek zararlımıdır?
-Evet. Sigara içmenin tüm zararları, tütün çiğneyerek de ortaya çıkar. Bunlarda dudak, diş eti, gırtlak ve yemek borusu kanseri daha sık olarak görülür.
-Filtre ya da ağızlık riski azaltır mı?
-Hayır. Bunlar zehirli gazların ya da kanserojen maddelerin alınmasını engelleyemezler.
-Uzun yıllar sigara içen bir insanın sigarayı bırakmasının faydası olur mu?
-Evet. Gerçi sigaranın zararları daha ilk dumanın çekilişi ile başlamasına rağmen hiç bir zaman geç kalınmış sayılmaz.
Sigara bırakıldığında vücutta başlıca şu değişiklikler olur:
-20 dk. sonra tansiyon normale döner.-8 saat sonra Karbonmonoksit yani ekzos gazı seviyesi normale düşer.-24 saat sonra kalp krizi riski düşmeye başlar-48 saat sonra nikotin artık vücutta saptanmaz tat ve koku almaduygusu artmıştır.-72 saat sonra solunum yolları gevşediği için nefes almakkolaylaşır,vücut enerjisi artar.-2 hafta ile 3 ay sonra dolaşım düzelir yürümek kolaylaşır.-3-9 ayda öksürük ve nefes darlığı düzelir,akciğer işlevi %5-10 oranında artar.-5. Yılda kalp krizi riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner -10.yılda akciğer kanseri riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner .Kalp krizi riski hiç sigara içmemiş biri ile eşit olur.
Sonuç olarak önerilerimizi şu şekilde sıralayabiliriz:
-Zararı kesinlikle ispatlanmış olan sigara ve benzeri ürünlerin kullanımı mutlaka terk edilmelidir. Sigara ne kadar erken bırakılırsa kişiye verdiği zarar daha az olacaktır.-Sigarayı bırakmak zor değildir. Sağlık merkezimizden yapılan akupunktur ve aşı sayesinde sigaradan uzaklaşmanız kolaylaşır. Aşının amacı vücutta birikmiş olan nikotin daha erken atılmasını sağlamak amacını taşımaktadır. Sigara bırakmak için size verilmiş olan damlayı günde dört kez 5-10 damla almanız gerekmektedir. Canınız çekilmez düzeyde sigara istediği takdirde 5 damla dilinize dökerek alabilirsiniz. Tabii her şeyden önemlisi bunu gerçekten istemektir. Günümüzde nikotin sakızları veya vücuda yapıştırılan bantlar nikotin kesilme belirtilerini azaltarak sigaranın bırakılmasını kolaylaştırmaktadır.-En önemlisi sigaraya hiç başlanılmamasıdır. Sigara kullanımı 10-18 yaşları arasında özenti ile başlamaktadır. Buna mani olunmalı, aile içinde ,okulda veya yapılan eğitim çalışmaları ile çocuklar ve gençler bu konuda bilinçlendirilmelidir.-Sigara dumanından pasif etkilenme nedeniyle, sigara içmeyenleri korumak amacıyla kapalı yerlerde sigara içilmemelidir.
Sigara niçin zararlıdır ve nasıl kansere yol açar:
Sigara dumanında nikotin, katran ve zehirli gazlar bulunmaktadır. Katran içerisinde yaklaşık olarak 4000 kimyasal bileşik bulunur. Bunlardan da çoğu toksiktir yani zehirlidir ve bugün için 43 tanesinin kansere yol açtığı bilinmektedir. Dumanda bulunan zehirli gazlar ise nitrojen oksit ve ekzos gazı olarak da bilinen karbon monoksittir. Özellikle karbon monoksit kanın oksijen taşıma yeteneğini azaltır. Nikotin ise bağımlılık yapar. Nikotin aslında bir zehirdir .Yüksek dozda alındığında insanı öldürebilir. Kan basıncını yani tansiyonu ve kalp hızını arttırır. Karbonmonoksit ile birlikte kalp ve beyin damarlarının hastalıklarına yol açar. Sigara başta akciğer kanseri olmak üzere çok çeşitli organları da etkileyerek kanser gelişimine yol açar sigara kullanımının yol açtığı kanser türlerini şu şekilde sıralayabiliriz:Sigaranın neden olduğu kanser türleri:-Akciğer kanseri-Ağız, dudak, dil kanseri-Gırtlak kanseri-Pankreas kanseri-Böbrek kanseri-Mesane kanseri-Rahim ağzı kanseri-Penis kanseri
Kişiyi sigara içmeye yönelten pek çok neden vardır. Anne babanın, büyük kardeşlerin, okulun, yaşın, sosyal durumun bu konuda ki rolleri önemlidir. Sigara alışkanlığının kazanılmasında diğer suçlu ise nikotindir. Nikotin keyif merkezlerini uyarır, uyanıklığı ve performansı arttırır. Aslında daha önce de belirttiğimiz gibi bir zehirdir, yüksek dozlarda insanı öldürebilir. Ancak sigara içimi esnasında küçük dozlarda alındığından süratle kan yoluyla beyne ulaşarak keyif merkezlerini uyarır ,uyanıklığı ve performansı arttırır. Bu nedenle kişide devamlı sigara içme isteği uyanır ve belli bir kan nikotin seviyesine ulaşılana kadar içilen sigara sayısı arttırılır. Alınmadığı zaman ise kesilme belirtileri oluşturarak sinirlilik, huzursuzluk, konsantrasyon ve uyku bozukluğu baş ağrısı, yorgunluk iştah artışı ve strese yol açar. Sigara bağımlılığı hem fiziksel hem de bu işlem bir alışkanlık ve davranış biçimi olduğu için psikolojiktir.Sigara dumanındaki maddeler insan organizmasını etkileyerek kanser dışında da pek çok hastalık ve bozukluğa da yol açarlar Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
-Sindirim sistemine etkisi:(Gastrit ve ülser oluşumu)-Solunum sistemine etkisi:-Akut ve kronik bronşit.-Astım-Atelektazi-Amfizem-Solunum güçlüğü-Kan damarlarına etkisi:-Büzüşme-Damar cidarı değişiklikleri ve tıkanıklık· Beyin Damarlarında (Koma ,Felç,Bunama)· Kalp Damarlarında (Kalp Krizi)· Uç damarlarda (Gangren)· Böbrek damarlarında (Böbrek yetmezliği,Üremi,Yüksek Tansiyon)· Büyük Damarlar (Yüksek Tansiyon,Kalp Yetmezliği)
-Hamilelerde Etkisi:-Ceninde gelişme bozukluğu,anomaliler-Düşük-Erken doğum-Ölü doğum-Düşük doğum ağırlığı-Doğumdan sonra ani bebek ölümleri-Çocuğun uyumsuz veya hiperaktif olması-Çocukta kişilik ve konsantrasyon bozuklukları,-Kadınlarda Etkisi:-Sigara içen ve doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda kalp krizi(10 misli),beyin kanaması ve bacaklarda tromboflebit riski önemli ölçüde artmaktadır.-Erken Menopoz-Kısırlık-Erkeklerde etkisi:-Cinsel güçsüzlük, kısırlık-Genel Etkisi:-Ciltte erken kırışma-Kötü nefes kokusu-Dişler ve tırnaklarda renk değişikliği-Koku ve tat alma duyusunda azalma-Katarakt-Sosyal soyutlanmaŞİMDİ SİGARA İLE İLGİLİ BAZI SORULARI CEVAPLAYALIM:-Mentollü ya da hafif sigaralar daha mı az zararlıdır?
-Hayır. Bu tip sigaralardan daha sık ve derin nefes çekilerek aynı zararlı etkilere maruz kalınır. Aynı zararlı bileşikler bu sigaralarda da mevcuttur.
-Sigar, puro ve pipo içmek daha mı az zararlıdır?
-Hayır. Kanser yapıcı maddelerin çoğu bunların tütününde de mevcuttur. Ayrıca bunların kullanımı ile dudak, dil, ağız ve gırtlak kanserlerinin 5-10 misli daha arttığı gösterilmiştir.
-Tütün çiğnemek zararlımıdır?
-Evet. Sigara içmenin tüm zararları, tütün çiğneyerek de ortaya çıkar. Bunlarda dudak, diş eti, gırtlak ve yemek borusu kanseri daha sık olarak görülür.
-Filtre ya da ağızlık riski azaltır mı?
-Hayır. Bunlar zehirli gazların ya da kanserojen maddelerin alınmasını engelleyemezler.
-Uzun yıllar sigara içen bir insanın sigarayı bırakmasının faydası olur mu?
-Evet. Gerçi sigaranın zararları daha ilk dumanın çekilişi ile başlamasına rağmen hiç bir zaman geç kalınmış sayılmaz.
Sigara bırakıldığında vücutta başlıca şu değişiklikler olur:
-20 dk. sonra tansiyon normale döner.-8 saat sonra Karbonmonoksit yani ekzos gazı seviyesi normale düşer.-24 saat sonra kalp krizi riski düşmeye başlar-48 saat sonra nikotin artık vücutta saptanmaz tat ve koku almaduygusu artmıştır.-72 saat sonra solunum yolları gevşediği için nefes almakkolaylaşır,vücut enerjisi artar.-2 hafta ile 3 ay sonra dolaşım düzelir yürümek kolaylaşır.-3-9 ayda öksürük ve nefes darlığı düzelir,akciğer işlevi %5-10 oranında artar.-5. Yılda kalp krizi riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner -10.yılda akciğer kanseri riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner .Kalp krizi riski hiç sigara içmemiş biri ile eşit olur.
Sonuç olarak önerilerimizi şu şekilde sıralayabiliriz:
-Zararı kesinlikle ispatlanmış olan sigara ve benzeri ürünlerin kullanımı mutlaka terk edilmelidir. Sigara ne kadar erken bırakılırsa kişiye verdiği zarar daha az olacaktır.-Sigarayı bırakmak zor değildir. Sağlık merkezimizden yapılan akupunktur ve aşı sayesinde sigaradan uzaklaşmanız kolaylaşır. Aşının amacı vücutta birikmiş olan nikotin daha erken atılmasını sağlamak amacını taşımaktadır. Sigara bırakmak için size verilmiş olan damlayı günde dört kez 5-10 damla almanız gerekmektedir. Canınız çekilmez düzeyde sigara istediği takdirde 5 damla dilinize dökerek alabilirsiniz. Tabii her şeyden önemlisi bunu gerçekten istemektir. Günümüzde nikotin sakızları veya vücuda yapıştırılan bantlar nikotin kesilme belirtilerini azaltarak sigaranın bırakılmasını kolaylaştırmaktadır.-En önemlisi sigaraya hiç başlanılmamasıdır. Sigara kullanımı 10-18 yaşları arasında özenti ile başlamaktadır. Buna mani olunmalı, aile içinde ,okulda veya yapılan eğitim çalışmaları ile çocuklar ve gençler bu konuda bilinçlendirilmelidir.-Sigara dumanından pasif etkilenme nedeniyle, sigara içmeyenleri korumak amacıyla kapalı yerlerde sigara içilmemelidir.
SiGARANIN ZARARLARI
Sigara niçin zararlıdır ve nasıl kansere yol açar:
Sigara dumanında nikotin, katran ve zehirli gazlar bulunmaktadır. Katran içerisinde yaklaşık olarak 4000 kimyasal bileşik bulunur. Bunlardan da çoğu toksiktir yani zehirlidir ve bugün için 43 tanesinin kansere yol açtığı bilinmektedir. Dumanda bulunan zehirli gazlar ise nitrojen oksit ve ekzos gazı olarak da bilinen karbon monoksittir. Özellikle karbon monoksit kanın oksijen taşıma yeteneğini azaltır. Nikotin ise bağımlılık yapar. Nikotin aslında bir zehirdir .Yüksek dozda alındığında insanı öldürebilir. Kan basıncını yani tansiyonu ve kalp hızını arttırır. Karbonmonoksit ile birlikte kalp ve beyin damarlarının hastalıklarına yol açar. Sigara başta akciğer kanseri olmak üzere çok çeşitli organları da etkileyerek kanser gelişimine yol açar sigara kullanımının yol açtığı kanser türlerini şu şekilde sıralayabiliriz:Sigaranın neden olduğu kanser türleri:-Akciğer kanseri-Ağız, dudak, dil kanseri-Gırtlak kanseri-Pankreas kanseri-Böbrek kanseri-Mesane kanseri-Rahim ağzı kanseri-Penis kanseri
Kişiyi sigara içmeye yönelten pek çok neden vardır. Anne babanın, büyük kardeşlerin, okulun, yaşın, sosyal durumun bu konuda ki rolleri önemlidir. Sigara alışkanlığının kazanılmasında diğer suçlu ise nikotindir. Nikotin keyif merkezlerini uyarır, uyanıklığı ve performansı arttırır. Aslında daha önce de belirttiğimiz gibi bir zehirdir, yüksek dozlarda insanı öldürebilir. Ancak sigara içimi esnasında küçük dozlarda alındığından süratle kan yoluyla beyne ulaşarak keyif merkezlerini uyarır ,uyanıklığı ve performansı arttırır. Bu nedenle kişide devamlı sigara içme isteği uyanır ve belli bir kan nikotin seviyesine ulaşılana kadar içilen sigara sayısı arttırılır. Alınmadığı zaman ise kesilme belirtileri oluşturarak sinirlilik, huzursuzluk, konsantrasyon ve uyku bozukluğu baş ağrısı, yorgunluk iştah artışı ve strese yol açar. Sigara bağımlılığı hem fiziksel hem de bu işlem bir alışkanlık ve davranış biçimi olduğu için psikolojiktir.Sigara dumanındaki maddeler insan organizmasını etkileyerek kanser dışında da pek çok hastalık ve bozukluğa da yol açarlar Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
-Sindirim sistemine etkisi:(Gastrit ve ülser oluşumu)-Solunum sistemine etkisi:-Akut ve kronik bronşit.-Astım-Atelektazi-Amfizem-Solunum güçlüğü-Kan damarlarına etkisi:-Büzüşme-Damar cidarı değişiklikleri ve tıkanıklık· Beyin Damarlarında (Koma ,Felç,Bunama)· Kalp Damarlarında (Kalp Krizi)· Uç damarlarda (Gangren)· Böbrek damarlarında (Böbrek yetmezliği,Üremi,Yüksek Tansiyon)· Büyük Damarlar (Yüksek Tansiyon,Kalp Yetmezliği)
-Hamilelerde Etkisi:-Ceninde gelişme bozukluğu,anomaliler-Düşük-Erken doğum-Ölü doğum-Düşük doğum ağırlığı-Doğumdan sonra ani bebek ölümleri-Çocuğun uyumsuz veya hiperaktif olması-Çocukta kişilik ve konsantrasyon bozuklukları,-Kadınlarda Etkisi:-Sigara içen ve doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda kalp krizi(10 misli),beyin kanaması ve bacaklarda tromboflebit riski önemli ölçüde artmaktadır.-Erken Menopoz-Kısırlık-Erkeklerde etkisi:-Cinsel güçsüzlük, kısırlık-Genel Etkisi:-Ciltte erken kırışma-Kötü nefes kokusu-Dişler ve tırnaklarda renk değişikliği-Koku ve tat alma duyusunda azalma-Katarakt-Sosyal soyutlanmaŞİMDİ SİGARA İLE İLGİLİ BAZI SORULARI CEVAPLAYALIM:-Mentollü ya da hafif sigaralar daha mı az zararlıdır?
-Hayır. Bu tip sigaralardan daha sık ve derin nefes çekilerek aynı zararlı etkilere maruz kalınır. Aynı zararlı bileşikler bu sigaralarda da mevcuttur.
-Sigar, puro ve pipo içmek daha mı az zararlıdır?
-Hayır. Kanser yapıcı maddelerin çoğu bunların tütününde de mevcuttur. Ayrıca bunların kullanımı ile dudak, dil, ağız ve gırtlak kanserlerinin 5-10 misli daha arttığı gösterilmiştir.
-Tütün çiğnemek zararlımıdır?
-Evet. Sigara içmenin tüm zararları, tütün çiğneyerek de ortaya çıkar. Bunlarda dudak, diş eti, gırtlak ve yemek borusu kanseri daha sık olarak görülür.
-Filtre ya da ağızlık riski azaltır mı?
-Hayır. Bunlar zehirli gazların ya da kanserojen maddelerin alınmasını engelleyemezler.
-Uzun yıllar sigara içen bir insanın sigarayı bırakmasının faydası olur mu?
-Evet. Gerçi sigaranın zararları daha ilk dumanın çekilişi ile başlamasına rağmen hiç bir zaman geç kalınmış sayılmaz.
Sigara bırakıldığında vücutta başlıca şu değişiklikler olur:
-20 dk. sonra tansiyon normale döner.-8 saat sonra Karbonmonoksit yani ekzos gazı seviyesi normale düşer.-24 saat sonra kalp krizi riski düşmeye başlar-48 saat sonra nikotin artık vücutta saptanmaz tat ve koku almaduygusu artmıştır.-72 saat sonra solunum yolları gevşediği için nefes almakkolaylaşır,vücut enerjisi artar.-2 hafta ile 3 ay sonra dolaşım düzelir yürümek kolaylaşır.-3-9 ayda öksürük ve nefes darlığı düzelir,akciğer işlevi %5-10 oranında artar.-5. Yılda kalp krizi riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner -10.yılda akciğer kanseri riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner .Kalp krizi riski hiç sigara içmemiş biri ile eşit olur.
Sonuç olarak önerilerimizi şu şekilde sıralayabiliriz:
-Zararı kesinlikle ispatlanmış olan sigara ve benzeri ürünlerin kullanımı mutlaka terk edilmelidir. Sigara ne kadar erken bırakılırsa kişiye verdiği zarar daha az olacaktır.-Sigarayı bırakmak zor değildir. Sağlık merkezimizden yapılan akupunktur ve aşı sayesinde sigaradan uzaklaşmanız kolaylaşır. Aşının amacı vücutta birikmiş olan nikotin daha erken atılmasını sağlamak amacını taşımaktadır. Sigara bırakmak için size verilmiş olan damlayı günde dört kez 5-10 damla almanız gerekmektedir. Canınız çekilmez düzeyde sigara istediği takdirde 5 damla dilinize dökerek alabilirsiniz. Tabii her şeyden önemlisi bunu gerçekten istemektir. Günümüzde nikotin sakızları veya vücuda yapıştırılan bantlar nikotin kesilme belirtilerini azaltarak sigaranın bırakılmasını kolaylaştırmaktadır.-En önemlisi sigaraya hiç başlanılmamasıdır. Sigara kullanımı 10-18 yaşları arasında özenti ile başlamaktadır. Buna mani olunmalı, aile içinde ,okulda veya yapılan eğitim çalışmaları ile çocuklar ve gençler bu konuda bilinçlendirilmelidir.-Sigara dumanından pasif etkilenme nedeniyle, sigara içmeyenleri korumak amacıyla kapalı yerlerde sigara içilmemelidir.
6.Sınıf Işık ve Işığın Yansıması (Fen ve Teknoloji)
Işık
Işık, yüksek derecede ısıtılan cisimlerin ya da çeşitli biçimleriyle uyarılan cisimlerin yaydığı, gözle görülen ışımaya denir. Işık çevremizdeki cisimleri görmemizi sağlayan enerjinin özel bir şeklidir.
Güneş ve diğer yıldızlar gibi kendiliğinden ışık vererek çevresini aydınlatan cisimlere doğal ışık kaynağı denir. Mum, elektrik ampulü, kandil ve ateş gibi kaynaklar da yapay ışık kaynaklarıdır. Belirli koşullar sağlandığında bu maddeler, ışık kaynağı hâline gelir. Isıtılan demir akkor hâline geldikten sonra, çevresine parlak bir ışık yayar. Yanmakta olan mum ve petrol alevi çevreyi aydınlatır.
Maddeler, ışığı geçirip geçirmeme derecesine göre üç grupta toplanır. Üzerine düşen ışığın büyük bir kısmını geçiren maddelere “saydam madde” denir. Hava, su ve cam gibi maddeler saydamdır. Gazlar genellikle ışığı geçirir. Benzin, gaz yağı, kolonya ışığı geçirir. Bazı maddelerse ışığın bir kısmını geçirip bir kısmını geçirmez. Böyle maddelere “yarı saydam madde” denir. Buzlu cam, mika ve yağlı kâğıt gibi maddeler yarı saydamdır.
Üzerine düşen ışık ışınlarının tümünün geçişini engelleyen maddelere “saydam olmayan (opak) madde” adı verilir. Kâğıt, odun, taş ve metaller saydam değildir. Cıva, süt, fuel-oil gibi sıvılar da ışığı geçirmez. Bu yüzden saydam olmayan maddeler, bir ışık kaynağı önüne konulursa, cismin arkasında koyu karanlık bir bölge oluşur.
Kalınlığı artan maddelerin saydamlığı azalır. Su, saydam bir maddedir. Oysa, denizlerde derinlere inildikçe suyun saydamlığı azalır ve ışığı daha az geçirir.
Işığın Yansıması
Işık kaynağından çıkarak çevreye yayılan ışın demetleri, bir yüzeye çarpınca yön değiştirerek geldiği ortama geri döner. Bu olaya “yansıma” denir. Çevremizdeki cisimleri, gözümüze yansıyarak gelen ışınlar sayesinde görürüz. Periskop, mikrodalga fırın, teleskop, ışıldak, deniz feneri, otomobil farı, uydu yayınlarını alan çanak antenler ve dikiz aynaları, yansıma olayından yararlanarak yapılmaktadır.
Yansıma olayında, ışık kaynağından çıkarak bir yüzeye ulaşan ışına “gelen ışın”, yüzeyden geldiği ortama geri dönen ışına da “yansıyan ışın” denir. Işığın aynaya düştüğü noktadan aynaya çizilen dikmeye “normal” denir. Gelen ışının normalle yaptığı açıya “gelme açısı”, normalle yansıyan ışın arasındaki açıya da “yansıma açısı” denir. Yansıma yasalarına göre, gelen ışın, yansıyan ışın ve ayna normal aynı düzlemdedir. Gelme açısının değeri yansıma açısının değerine eşittir.
Aynalar ve cilâlanmış yüzeyler parlaktır. Üzerlerine düşen ışığı düzenli olarak yansıtırlar. Paralel ışın demeti böyle düzgün yüzeylere düştüğünde, o yüzeylerden yine paralel olarak yansır. Bu tür yansımaya düzgün yansıma denir.
Mikroskop altında incelediğimizde, birçok maddenin yüzeyinde küçük düzensizlikler vardır. Paralel ışın demeti bu çeşit bir yüzeye düştüğü zaman değişik yönlere doğru yansır. Bu olaya ise “dağınık yansıma” denir. Tahta, kâğıt, duvar gibi yüzeylerde dağınık yansıma görülür. Dağınık yansıma sonucu aydınlatılmış cisimleri görebiliriz.
Işık, yüksek derecede ısıtılan cisimlerin ya da çeşitli biçimleriyle uyarılan cisimlerin yaydığı, gözle görülen ışımaya denir. Işık çevremizdeki cisimleri görmemizi sağlayan enerjinin özel bir şeklidir.
Güneş ve diğer yıldızlar gibi kendiliğinden ışık vererek çevresini aydınlatan cisimlere doğal ışık kaynağı denir. Mum, elektrik ampulü, kandil ve ateş gibi kaynaklar da yapay ışık kaynaklarıdır. Belirli koşullar sağlandığında bu maddeler, ışık kaynağı hâline gelir. Isıtılan demir akkor hâline geldikten sonra, çevresine parlak bir ışık yayar. Yanmakta olan mum ve petrol alevi çevreyi aydınlatır.
Maddeler, ışığı geçirip geçirmeme derecesine göre üç grupta toplanır. Üzerine düşen ışığın büyük bir kısmını geçiren maddelere “saydam madde” denir. Hava, su ve cam gibi maddeler saydamdır. Gazlar genellikle ışığı geçirir. Benzin, gaz yağı, kolonya ışığı geçirir. Bazı maddelerse ışığın bir kısmını geçirip bir kısmını geçirmez. Böyle maddelere “yarı saydam madde” denir. Buzlu cam, mika ve yağlı kâğıt gibi maddeler yarı saydamdır.
Üzerine düşen ışık ışınlarının tümünün geçişini engelleyen maddelere “saydam olmayan (opak) madde” adı verilir. Kâğıt, odun, taş ve metaller saydam değildir. Cıva, süt, fuel-oil gibi sıvılar da ışığı geçirmez. Bu yüzden saydam olmayan maddeler, bir ışık kaynağı önüne konulursa, cismin arkasında koyu karanlık bir bölge oluşur.
Kalınlığı artan maddelerin saydamlığı azalır. Su, saydam bir maddedir. Oysa, denizlerde derinlere inildikçe suyun saydamlığı azalır ve ışığı daha az geçirir.
Işığın Yansıması
Işık kaynağından çıkarak çevreye yayılan ışın demetleri, bir yüzeye çarpınca yön değiştirerek geldiği ortama geri döner. Bu olaya “yansıma” denir. Çevremizdeki cisimleri, gözümüze yansıyarak gelen ışınlar sayesinde görürüz. Periskop, mikrodalga fırın, teleskop, ışıldak, deniz feneri, otomobil farı, uydu yayınlarını alan çanak antenler ve dikiz aynaları, yansıma olayından yararlanarak yapılmaktadır.
Yansıma olayında, ışık kaynağından çıkarak bir yüzeye ulaşan ışına “gelen ışın”, yüzeyden geldiği ortama geri dönen ışına da “yansıyan ışın” denir. Işığın aynaya düştüğü noktadan aynaya çizilen dikmeye “normal” denir. Gelen ışının normalle yaptığı açıya “gelme açısı”, normalle yansıyan ışın arasındaki açıya da “yansıma açısı” denir. Yansıma yasalarına göre, gelen ışın, yansıyan ışın ve ayna normal aynı düzlemdedir. Gelme açısının değeri yansıma açısının değerine eşittir.
Aynalar ve cilâlanmış yüzeyler parlaktır. Üzerlerine düşen ışığı düzenli olarak yansıtırlar. Paralel ışın demeti böyle düzgün yüzeylere düştüğünde, o yüzeylerden yine paralel olarak yansır. Bu tür yansımaya düzgün yansıma denir.
Mikroskop altında incelediğimizde, birçok maddenin yüzeyinde küçük düzensizlikler vardır. Paralel ışın demeti bu çeşit bir yüzeye düştüğü zaman değişik yönlere doğru yansır. Bu olaya ise “dağınık yansıma” denir. Tahta, kâğıt, duvar gibi yüzeylerde dağınık yansıma görülür. Dağınık yansıma sonucu aydınlatılmış cisimleri görebiliriz.
6.Sınıf İcatlar ve Tarihleri
İCATLAR VE TARİHLERİ
1900: Kont Von Zepplin 'ZEPPLİN'i icat etti.
1901: King Camp Gillette 'Jilet'i icat etti. Patentini aldı.1903 te 168 adet bir sene sonra ise 12.500.000 adet sattı.
1902: Elektrik Süpürgesi icat edildi.
1904: İlk kol saati icat edildi.
1906: Amerikalı Coolidge Tungsten 'AMPUL'u buldu.
1908: Henry Fort 15 beygirlik 4 silindirli ilk motorlu arabayı geliştirdi.
1913: Alman Hans Geiger 'RADYASYON ÖLÇÜM' aletini icat etti.
1914: Elektrikli Bulaşık Makinesi kullanılmaya başlandı.
1915: Astronom P.Lowell 'PLÜTON' gezegenini keşfetti.1930 da teleskopla görüldü.
1917: Renkli sinema filmi yapıldı. Radyo icat edildi.
1920: Torbo motor geliştirildi.
1921: İnsülin bulundu.
1923: İngilizler ilk uçak gemisini yaptılar.
1924: Fransız Ramon 'DİFTERİ' aşısını buldu.
1925: Amerikalı Armstrong FM yayını yapmayı başardı.
1926: Heisenberg, Atom çekirdeğinin yapısını ortaya çıkardı
1927: Londra ile New York arasında telefon hattı kuruldu.
1929: Siemens telefonun görünümünü değiştirdi.
1930: ABD'de dondurulmuş gıda piyasaya çıktı.
1931: Yapay zekânın ilk adımları atıldı.
1932: Elektronik mikroskop geliştirildi.
1934: Otomatik çamaşır malinası ABD'de yapıldı.
1935: Gallup, kamuoyu araştırma enstitüsü kurdu.
1936: ABD'li Kendall, kortizonu buldu.
1938: İlk naylon ürün ABD'de tanıtıldı:Diş fırçası.
1939: ABD'li PH.Levine, kandaki RH faktörünü saptadı.
1940: Alman'lar Havadan denize fırlatılan füze yaptı. Plütonyum bulundu.
1941: Uçaktan fırlatılan koltuk yapıldı.
1942: Napalm icat edildi.
1943: Sovyet'ler molotof kokteyli yaptı.
1944: Sovyetler MR'yi keşfetti.ABD'li McLeaod ve McCarthy DNA'yı keşfetti.antibiyotik keşfetildi.
1947: Mikrodalga fırın yapıldı.Plastik lens yapıldı.İngiliz Holmes,kurşun izotoplarıyla dünyanın yaşını hesapladı.
1949: 45'lik plak ABD'de piyasaya çıktı.
1950: İlk kredi kartı çıkarıldı.İlk böbre nakli ABD'de yapıldı.
1951: Transistör yapıldı.ABD'de renkli tv yayını yapıldı.
1952: ABD'de halka ilkkez sinemada film gösterildi.Fransız'lar ilk kez uçakla ses duvarını aştı.
1954: İlk transistörlü radyo alıcısı yapıldı.Doğum kontrol hapı geliştirildi.
1955: Amerikalı Leskell, EKG'yi icat etti.
1956: Kromozon sayısı saptandı.
1957:Fransa'da ilk ilik nakli yapıldı. İlk Boeing uçağı deneme için havalandı.
1958: İlk renkli Video-Kamera geliştirildi.
1960: Laser yapıldı.
1963: Hollanda'lılar ilk müzük kasetini yaptılar.
1964: Esnek lens icat edildi.
1966: İngilizler ilk Hovercraft'ı denediler.
1967: İlk kalp nakli ameliyatı yapıldı.
1968: Boeing uçağı 1000 km/s hızla uçuşunu yaptı.
1969: Ses duvarını aşan Concorde ilk uçuşunu yaptı.
1970: Video-kaset ABD'de piyasaya çıktı.Japonlar küçük hesap makinesini yaptılar.
1971: Hepatit-B aşısı bulundu.
1972: Fiber Kablo ABD'lilerce yapıldı.
1973: Scanner yapıldı. ABD genetik çağını başlattı. ABD'liler ışık hızını tespit ettiler.
1974: Bellek kartı icat edildi.
1975: İnsanın ilk genetik haritası çıkarıldı. İngiliz'ler inekten ineğe cenin nakli yaptı.
1978: Sony firması Walkman'ı üretti. İlk tüp bebek İngiltere'de doğdu.
1979: Karbon-14 yöntemi geliştirildi. Philips ve Sony, CD geliştirdi.
1980: ABD'de ilk genetik tedavi denemesi gönüllüler üzerinde yapıldı.
1983: AIDS ortaya çıktı.
1984: RU486 adlı hamileliği önleyici hap geliştirildi. Bilgisayarlarda 'MOUSE' kullanımı yaygınlaştı.
1986: Döllenmiş yumurtaya çekirdek nakliyle koyun kopyalandı..
1989: Japonlar, damarda dolaşabilen küçür robot yaptı.
1992: İnsandaki 21. kromozomun haritası eksiksiz çıkarıldı.
1994: İnternet salgını dünyaya yayıldı.
1995: Saniyede 100 milyar işlem yapan bilgisayar geliştirildi.
1997: Koyun Dolly dünyaya geldi.
1900: Kont Von Zepplin 'ZEPPLİN'i icat etti.
1901: King Camp Gillette 'Jilet'i icat etti. Patentini aldı.1903 te 168 adet bir sene sonra ise 12.500.000 adet sattı.
1902: Elektrik Süpürgesi icat edildi.
1904: İlk kol saati icat edildi.
1906: Amerikalı Coolidge Tungsten 'AMPUL'u buldu.
1908: Henry Fort 15 beygirlik 4 silindirli ilk motorlu arabayı geliştirdi.
1913: Alman Hans Geiger 'RADYASYON ÖLÇÜM' aletini icat etti.
1914: Elektrikli Bulaşık Makinesi kullanılmaya başlandı.
1915: Astronom P.Lowell 'PLÜTON' gezegenini keşfetti.1930 da teleskopla görüldü.
1917: Renkli sinema filmi yapıldı. Radyo icat edildi.
1920: Torbo motor geliştirildi.
1921: İnsülin bulundu.
1923: İngilizler ilk uçak gemisini yaptılar.
1924: Fransız Ramon 'DİFTERİ' aşısını buldu.
1925: Amerikalı Armstrong FM yayını yapmayı başardı.
1926: Heisenberg, Atom çekirdeğinin yapısını ortaya çıkardı
1927: Londra ile New York arasında telefon hattı kuruldu.
1929: Siemens telefonun görünümünü değiştirdi.
1930: ABD'de dondurulmuş gıda piyasaya çıktı.
1931: Yapay zekânın ilk adımları atıldı.
1932: Elektronik mikroskop geliştirildi.
1934: Otomatik çamaşır malinası ABD'de yapıldı.
1935: Gallup, kamuoyu araştırma enstitüsü kurdu.
1936: ABD'li Kendall, kortizonu buldu.
1938: İlk naylon ürün ABD'de tanıtıldı:Diş fırçası.
1939: ABD'li PH.Levine, kandaki RH faktörünü saptadı.
1940: Alman'lar Havadan denize fırlatılan füze yaptı. Plütonyum bulundu.
1941: Uçaktan fırlatılan koltuk yapıldı.
1942: Napalm icat edildi.
1943: Sovyet'ler molotof kokteyli yaptı.
1944: Sovyetler MR'yi keşfetti.ABD'li McLeaod ve McCarthy DNA'yı keşfetti.antibiyotik keşfetildi.
1947: Mikrodalga fırın yapıldı.Plastik lens yapıldı.İngiliz Holmes,kurşun izotoplarıyla dünyanın yaşını hesapladı.
1949: 45'lik plak ABD'de piyasaya çıktı.
1950: İlk kredi kartı çıkarıldı.İlk böbre nakli ABD'de yapıldı.
1951: Transistör yapıldı.ABD'de renkli tv yayını yapıldı.
1952: ABD'de halka ilkkez sinemada film gösterildi.Fransız'lar ilk kez uçakla ses duvarını aştı.
1954: İlk transistörlü radyo alıcısı yapıldı.Doğum kontrol hapı geliştirildi.
1955: Amerikalı Leskell, EKG'yi icat etti.
1956: Kromozon sayısı saptandı.
1957:Fransa'da ilk ilik nakli yapıldı. İlk Boeing uçağı deneme için havalandı.
1958: İlk renkli Video-Kamera geliştirildi.
1960: Laser yapıldı.
1963: Hollanda'lılar ilk müzük kasetini yaptılar.
1964: Esnek lens icat edildi.
1966: İngilizler ilk Hovercraft'ı denediler.
1967: İlk kalp nakli ameliyatı yapıldı.
1968: Boeing uçağı 1000 km/s hızla uçuşunu yaptı.
1969: Ses duvarını aşan Concorde ilk uçuşunu yaptı.
1970: Video-kaset ABD'de piyasaya çıktı.Japonlar küçük hesap makinesini yaptılar.
1971: Hepatit-B aşısı bulundu.
1972: Fiber Kablo ABD'lilerce yapıldı.
1973: Scanner yapıldı. ABD genetik çağını başlattı. ABD'liler ışık hızını tespit ettiler.
1974: Bellek kartı icat edildi.
1975: İnsanın ilk genetik haritası çıkarıldı. İngiliz'ler inekten ineğe cenin nakli yaptı.
1978: Sony firması Walkman'ı üretti. İlk tüp bebek İngiltere'de doğdu.
1979: Karbon-14 yöntemi geliştirildi. Philips ve Sony, CD geliştirdi.
1980: ABD'de ilk genetik tedavi denemesi gönüllüler üzerinde yapıldı.
1983: AIDS ortaya çıktı.
1984: RU486 adlı hamileliği önleyici hap geliştirildi. Bilgisayarlarda 'MOUSE' kullanımı yaygınlaştı.
1986: Döllenmiş yumurtaya çekirdek nakliyle koyun kopyalandı..
1989: Japonlar, damarda dolaşabilen küçür robot yaptı.
1992: İnsandaki 21. kromozomun haritası eksiksiz çıkarıldı.
1994: İnternet salgını dünyaya yayıldı.
1995: Saniyede 100 milyar işlem yapan bilgisayar geliştirildi.
1997: Koyun Dolly dünyaya geldi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)